İzleyiciler

9 Ekim 2016 Pazar

yollar ve ıskarta'nin vosvosu


çok değişmiş her şey.
doğal 
değişir...
yollar değişir...
insanlar değişir...
suretler değişir...
öyle gider dururuz biz yollarda...

Rüya görmüyorum artık, belki de hatırlamıyorum bilemiyorum. Sanki her günüm bir öncekinin tekrarı olmuş. Yeniden rüya görebilmek için neler vermezdim ki... Gerçekten hayalleri biten bir insanın rüyaları da tükenir mi? Aslında hayal etmek dünyanın en kolay şeyi. Ama gerçek olmayacağını düşündüğümde hayallerim bir köpük baloncuk gibi patlıyor işte. Sonra sen aklıma geliyorsun, beraber bindiğimiz o otobüs geçiyor önümden. Kurmadığım hayallerim, görmediğim rüyalarım, gerçekler, ölen çocuklar, yanan sokaklar, kaybolan her şey gözümün önünden geçip gidiyor... Ve sonra soruyorum kendime her şey böyle hızlı yok olurken var olduğunu sanmak aptallık değil mi?

böyle demişim günlerden birinde... ama  artık görüyorum. sevinmeli miyim asfalt kader...
sonra yalnızlığımı sorgulamışım kendimde
aynen şu şekilde...


Yalnızlık;bazen kendini keşfedişin olur...

Bazen kalbin ve tuhunun ortak korkusu...
Ama en kötüsü biriine alıştıktan sonra
Yapayalnız bırakılmaktır...
Cesaret ; sahibi olan için özgürlük...
Bir türlü ona ulaşamayan için korkulardır...
Yol;gittikçe sınırları yok eder...
Yerinde durdukça engelleri büyütür...


aslında tüm çözümlerin farkındaydım ben sadece çözesim yok galiba
bilemiyorum
çekip gitmek benim ilacım olacak mı buralardan
nerelere varacağım halen bilmiyorum.
çocukluğuma gerş dönmeyi istediğim çok zaman oldu
kimi zaman sadece çocukluğumu yazdım defterime

çocukluğum uzun bir tatil gibiydi ve bana bahşedilmişti. Ankara'ya her dönüşümde yolun ortasındaki aydınlatma lambalarına dikkatle bakardım. O an lambalar zihnimin içinde dans ederdi. Sanki onların da benim gibi ruhu vardı. Bir keresinde rüzgar güllerini görmüştüm. Neden döndüklerini anlamaya çalışırken ben aralarından birinin pes etmiş olduğunu görüp üzülmüştüm. Kendi amacını yerine getiremeyen bir nesnenin ya da yaşam formunun ne anlamı kalmıştı ki bu dünyada? Sanırım yaşama amacımızı ilk defa sorgulamaya başladığım zamanlardı. Şimdi düşünüyorum, bir somon balığını mesela hayatının tek amacı nehirlerden denizlere hızla yüzerek yumurta bırakmak mıdır? Onların arasında da var mıdır kendini sorgulayan. Yoksa gerçekten söyledikleri gibi onların hafızası yok mudur ? İnsanlara bakıyorum benim gibi binlercesi, onbinlercesi dizilmiş insanlara... O kadar boş geliyor ki. Kendi amacımızdan sapmışız. İnsanlar sanki bir elektrik süpürgesi gibi tüm pisliği içine çekiyor ama en acı vericisi kötülüğünü dağıtmaktan zevk alan insanlar...
Biri öldüğünde mutlu olan...
Biri üzüldüğünde mutlu olan...
Biri acı çektiğinde mutlu olan...
Hayatının tüm sevincini başka canlıların mutsuzluğunda olan insanlar...

Kendini üst /varlık sanan zavallı insanların telaşları beni rahatsız ediyor. Alışamıyorum. Onlar gitmiyorsa ben gitmek istiyorum.

böyle şeyler işte...