İzleyiciler

29 Aralık 2016 Perşembe

çok mutluyum çünkü gökyüzüyüm.

Ruhuma Ninni
Benden  yavaş  yavaş uzaklaşarak bir hayalet olmanı izledim.
Sen hala ara ara bazı bazı  geliyorsun işte...
Canlı kanlı bir sen yok sadece bir hayaletsin.
 Yazdığım noktalama işaretsiz eksik cümlem gibisin.
Supradin

14 Aralık 2016 Çarşamba

bir

" Bir gecekondu yıkılıyor, bir apartman dikiliyor ve garip bir şekilde elli dairenin de ışıkları yanıyor, nasıl böyle olur aklım almıyor." demişti sevdiğim bir dostum. İşte tam da o zaman düşünmüştüm çoğal-mak hakkında. Güzel midir fazlalaşmak? Yani soruyorum güzel midir bir anda kalabalıklaşmak. Sanki sen giderken içimdeki gecekondu yıkılmış ve içine 50 farklı hane kurulmuş gibi... Bir anda dolmuşum ama fazlasıyla boşmuşum gibi. Çok zaman geçti, bilemiyorum ve ben hala bu kalabalık muhiti yakıp yıkıp kaçmak istiyorum...

5 Kasım 2016 Cumartesi

hayatım

..
Geçen hafta  neredeyse iki yıl  aradan sonra ben istanbul a gittim. Çok garipti eski anilarla  dolu dokuz gun  gecirdim. modasi, karakoyu, eminonu  artik benim olmayan  bir cok semti iste... Bilmiyorum iki yıl  boyunca hic gitmemiş olmak konusunda haklıymışım.

Herneyse yeni şeyler de keşfettim. Taksim'de yer alan Atatürk Kitapligi  ve  Galatasaray  Lisesi nin  aşagisindaki Cezayir Sokağı.  Hüznümün arasına mutluluk parçaları  serpiştirdim...Canım arkadaslarim  sayesinde...


9 Ekim 2016 Pazar

yollar ve ıskarta'nin vosvosu


çok değişmiş her şey.
doğal 
değişir...
yollar değişir...
insanlar değişir...
suretler değişir...
öyle gider dururuz biz yollarda...

Rüya görmüyorum artık, belki de hatırlamıyorum bilemiyorum. Sanki her günüm bir öncekinin tekrarı olmuş. Yeniden rüya görebilmek için neler vermezdim ki... Gerçekten hayalleri biten bir insanın rüyaları da tükenir mi? Aslında hayal etmek dünyanın en kolay şeyi. Ama gerçek olmayacağını düşündüğümde hayallerim bir köpük baloncuk gibi patlıyor işte. Sonra sen aklıma geliyorsun, beraber bindiğimiz o otobüs geçiyor önümden. Kurmadığım hayallerim, görmediğim rüyalarım, gerçekler, ölen çocuklar, yanan sokaklar, kaybolan her şey gözümün önünden geçip gidiyor... Ve sonra soruyorum kendime her şey böyle hızlı yok olurken var olduğunu sanmak aptallık değil mi?

böyle demişim günlerden birinde... ama  artık görüyorum. sevinmeli miyim asfalt kader...
sonra yalnızlığımı sorgulamışım kendimde
aynen şu şekilde...


Yalnızlık;bazen kendini keşfedişin olur...

Bazen kalbin ve tuhunun ortak korkusu...
Ama en kötüsü biriine alıştıktan sonra
Yapayalnız bırakılmaktır...
Cesaret ; sahibi olan için özgürlük...
Bir türlü ona ulaşamayan için korkulardır...
Yol;gittikçe sınırları yok eder...
Yerinde durdukça engelleri büyütür...


aslında tüm çözümlerin farkındaydım ben sadece çözesim yok galiba
bilemiyorum
çekip gitmek benim ilacım olacak mı buralardan
nerelere varacağım halen bilmiyorum.
çocukluğuma gerş dönmeyi istediğim çok zaman oldu
kimi zaman sadece çocukluğumu yazdım defterime

çocukluğum uzun bir tatil gibiydi ve bana bahşedilmişti. Ankara'ya her dönüşümde yolun ortasındaki aydınlatma lambalarına dikkatle bakardım. O an lambalar zihnimin içinde dans ederdi. Sanki onların da benim gibi ruhu vardı. Bir keresinde rüzgar güllerini görmüştüm. Neden döndüklerini anlamaya çalışırken ben aralarından birinin pes etmiş olduğunu görüp üzülmüştüm. Kendi amacını yerine getiremeyen bir nesnenin ya da yaşam formunun ne anlamı kalmıştı ki bu dünyada? Sanırım yaşama amacımızı ilk defa sorgulamaya başladığım zamanlardı. Şimdi düşünüyorum, bir somon balığını mesela hayatının tek amacı nehirlerden denizlere hızla yüzerek yumurta bırakmak mıdır? Onların arasında da var mıdır kendini sorgulayan. Yoksa gerçekten söyledikleri gibi onların hafızası yok mudur ? İnsanlara bakıyorum benim gibi binlercesi, onbinlercesi dizilmiş insanlara... O kadar boş geliyor ki. Kendi amacımızdan sapmışız. İnsanlar sanki bir elektrik süpürgesi gibi tüm pisliği içine çekiyor ama en acı vericisi kötülüğünü dağıtmaktan zevk alan insanlar...
Biri öldüğünde mutlu olan...
Biri üzüldüğünde mutlu olan...
Biri acı çektiğinde mutlu olan...
Hayatının tüm sevincini başka canlıların mutsuzluğunda olan insanlar...

Kendini üst /varlık sanan zavallı insanların telaşları beni rahatsız ediyor. Alışamıyorum. Onlar gitmiyorsa ben gitmek istiyorum.

böyle şeyler işte...

7 Mayıs 2016 Cumartesi

rap hakkinda


bugun hazir tum gun evdeyken kendime eski rap parcalarina verdim. bir zamanlar cok dinledigim mt basemode sagopanin pesimist ep'si ne kadar guzelmis. her dinledigim sarkinin  farkli bir anlami var benim icin. bir de tek bir sarkisini bildigim rapciler var onlar ne yapiyor acaba diye dusunmeden edemiyorum. gereksiz bir merak aslinda  ama insan merak ediyor daha guzel seyler uretebilecekkenneden vazgectiler ki ? Belki de yasam karmasasi hep sevdigimiz seyleri yapamiyoruz nihayetinde. baska alanlara yoneliyoruz. bi de yarin ales var falan sorularina bakmam gerekiyor sanirsam.son zamanlarda en cok sevdigim rap kolajini a koyayim buraya. sehinsahin sesi  once kulak tirmalayici olsa dinledikce hosuna gidiyor insanin ona gore dinleyin.

6 Mayıs 2016 Cuma

yagmur ve kahve




yagmurlu havalari sevmiyorum.  ustume bir olumsuzluk cokuyor her yagmur yagdiginda. sanirim yagmura dair tek sevdigim sey islanip eve gittikten sonra kahve icebilecek olmak dusuncesi. merak ettigim seyler var sanirim beynimi acip icindekileri bir canta gibi dokebilseydim odamda bogulurdum. neyse iste mezun olmama kalmis bir ay evet tam bir ay. ama  ben ne yapacagimi ve nereye gidecegimi bilmiyorum. bazen evi olmaz insanin gittigi yerlere de evi olmadigini bilerek gider. sonra bazen istedigin tek bir sey olur ayni su guzel naif siirdeki gibi...

“Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerde olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…”
Melih Cevdet Anday

Adini unutmak ister kimi zaman insan ama  unutmak mumkun mudur? Evet unutmak mumkun degil adindan itibaren yasadigin koca yillar var tanistigin ve tanismadigin insanlar. yaninda kalanlar terk edenler ve terk ettiklerin. Hayatin karmasasi hic bir anda bitmeyecek. Bir cocuk bana kendini kucuk prens zannediyorsun demisti oyle kapatmissin kendini. ama  hayat  kucuk  prens gibi yasamakla olmaz gibisinden bir suru tumce duymustum. kizmadim ona cunku aklimdan gecenleri okumustu. onun sozlerini duymadan bir sure once yolda tek basima  yururken "kucuk prens icin bu dunya cok acimasiz demistim. " neyse  iste boyle  insanlar var bir bakista senin ne dusundugunu ne hissettigini cozebilen. Acaba bu insanlar icin  iyi midir  bu  yoksa cehennem midir  bilmiyorum.

Bir de hayatin icine icine soktugu onyargilar var. onyargilar olmadan bu dunyaya gelen  bebek sen buyudukce onyargilarla doluyorsun. onyargili degilim ben desende asamadigin seyler var. bir muddet sonra tum kadinlar ve tum adamlar  gozune ayni geliyor. bir zamanlar cok ozel hisseden sen sadece siradan bir insan oldugunu hissediyorsun. bu dunyaya ne biraktim ki diyorsun ? koca bir hic  iste... bu yuzden  ressamlara  sairlere ve muzisyenlere cok imrenirim ve onlari  sahiplenirim. bir beste yapmisim  ve 100 yil sonra hala  dinleniyor kullerim diclenin sularina coktan karismis falan filan...

Gene karmasik birseyler yazdim iste aklima bir sarki geldi onu da koyayim bari. herkese iyi haftasonlari....

5 Mayıs 2016 Perşembe

hidrellez ve cocukluk



Sanirim on bir yasindaydim. Annemin tek istegi hayati boyunca guzel bir evinin olmasiydi. Hidrellez gunu balkonumuzdaki saksinin topragina bir cubukla ev resmi cizmistik. o zamanlar tum dileklerimin gercek olacagini sanacak yastaydim. Buyudukce aslinda bunlarin kendini ruhani olarak rahatlatmaktan baska birsey olmadigini gormeye basladim. Ama gene de guzeldi iste. zaman zaman cocuklugumun mutlu zamanlarina geri donmek istiyorum. kim istemez ki ? Kendimi tek basima bir dunyaya kapattigimi dusunenler vardir elbet. Hayalci ve saf oldugumu duymuslugum da coktur. Ama ben boyle mutluyum. Yani kendimi baska bir surete sokmaya calistigimda feci cuvalliyorum.Sanirim icinde bluundugumuz zaman araligi bizi surekli kendimizi birilerine begendirme durtusune kurban ediyor. Anlasilmasi gereken bir sey var herkes cizilen tek yoldan gitmek zorunda degil. ben o yolu reddedeli cok oluyor. su an ne yapacagimi nerde nasil yasayacagimi bilmiyorum. Kafam karisik mi yoksa bombos mu bundan da emin degilim. hersey muallakta ve ucundan ikilem de barindiriyor. Yasiyorum iste bir sekilde ve yarin ne olacagini ne yapacagimi bilmiyorum.







4 Mayıs 2016 Çarşamba

hayat ve karmasa

hayat cok kisa ama  bu kadar guzel bir dunyayi nasil boyle copluge cevirmeyi basardik bilmiyorum. milyonlarca tez yazildi  ve milyonlarca kitap guzel  sesli adamlar ve kadinlar  bir cok sarkilar soylediler. dunya daha da kotuye gitmeye devam etti. bu  coplugun icinde kendi guzelligini yaratmaya calisan kucucuk canlilariz. ama sorun su ki herkes kendini en deger en guzel  zannediyor. evet kendini  degerli gormekten ote bir meziyet yok ama  bundan daha once bilinmesi gereken birsey var bu  hava bu doga bizden daha guzel. yasadigimiz ortam  ve hava  kirlenmeye devam ediyorsa bu  sadece bizim sucumuz. ask bile guzellestirmeye yetmiyor  bu  dunyayi ?

  neden  omer hayyamlarin  mevlanalarin  askina bir turlu erisemedigimiz icin...



 ask  herseydedir ask bir guleryuzdedir  ask bir  nasilsin demektedir. Yarin demek  istedigimiz  tum  sozler kurmak istedigimiz tum cumleler icin cok gec olabilir. kucuk bir adimdan basliyor hersey istersek olumu bile guzellestirebiliriz. giden birine icilen bir kadeh sarapla onun anisini  yasatabiliriz. bu yil bana cok sey ogretti. olumu biliyordum evet abim ve dedem gidenlerden olmustu. ama  sanirim  onlari ne kadar sevsem de hic birseyi tam anlamiyla idrak edememistim.tam anlamiyla  aglayabilmis bile sayilmazdim. sanirim onlarin  olumu bana bir oyun gibi  gelmisti.evet  subat beni aglatti. kendime getirdi. bugun  benim olan seylerin nasil yok olabilecegini gosterdi. hepimiz hiclikten gelmedik mi ? 

neyse her zamanki gibi  karmakarisik bir yazi oldu. ayni beynim gibi.sarkiyi dinlerseniz sevinirim omer hayyamin rubailerinden birinin bestesi... iyi  geceler efendim.


3 Mayıs 2016 Salı

sifir.

Dunyanin yok olmaya basladigi gunlerden birindeydi. Hersey oluyordu  ve hersey arafa dogru yol aliyordu. Savasmaktan vazgecmisti. Savasacak mutlu bir an  kalmamisti. Cunku  yok oldugunu saniyordu hep ayni yerdeydi. Oraya mahkum   bir paradoksun icine hapsolmus dusunce suclusu gibiydi. Bilmedigi  dillerde sarkilar dinledi. Baska seslerin oldugunu kesfetti Hic gidip gormedigi yerler ve duymadigi  sesler vardi. Onu buraya  kilitleyen tum anahtarlari bulmak istiyordu. Ama bu  insanlarin dusundugu  kadar kolay olamazdi. Nihayetinde o da bir yolcuydu. Bazen kendini reddeden, bazen kendinden vazgecmis  ama  siradan bir  varlikti. Anlamini  aramaya basladi. Once beyninin odalarina girdi. Sanki onun  goruntusune  burunmus  bir suru benlik vardi. O benlikleri oldurmenin cozum olabilecegini  dusundu. Sonra yavas yavas kendini  parcalamaya basladi. Hayir gene de mutsuzdu  onu o  yapanlar  oldurdukleriydi. Sonra oldurdugu  benliklerin can cekisirken seslerini hayal etti. Hayalleri onun  geceleri  kabusu  oldu . Ve sabahlar gece oldu  gunler ay  aylar yil oldu. Cok yil gecmisti kac yil gectiginin farkinda olmayan bir varlik. Benliklerini  oldurmus  oylece duruyordu. Kendini  bastan yaratmaya calissa da bir sekilde olmuyordu. Ne kotu sey insanin yillarca kendini kandirmasi diye  dusundu ve uykuya daldi sadece uyudu, uyudu... Artik zaman  kavrami yoktu  bedeni de bu yoklukta kaybolmustu. Sadece anilar geliyordu aklina, Odasinin  ici  anilariyla  dolmustu. Biliyordu baska bir yere gitmeden  bu histen  kurtulamayacak  bir mahkumdu. Sonra  bu sarkiyla bir gun yolda karsilasti.